Pandemi Düşünceleri pt-1

Canberk Ozcelik
5 min readApr 23, 2020

--

Photo by Jez Timms on Unsplash

Malum konuyu biliyorsunuz, çokça şey paylaşılıyor; öneriler, kurallar, ‘benim yöntemim’ vs vs. Bu yazının onlarla hiçbir alakası yok, öyle bir arayıştaysanız medium’un ana sayfasında ‘coronavirus blog’ alanı mevcut.

Sanki biraz daha böyle devam edecekmişiz gibi bir ortam var. O sebeple son 1–1.5 ay iş hayatı açısından nasıl geçti şöyle bir dönüp bakmakta fayda var diye düşündüm.

Pandemi başladığından beri aklımda biriken ve gözlemleme imkanı bulduğum bazı konular oldu, onları dile getirmek istiyorum.

Evden çalışanlar arasında iki tip çalışan topluluğu seyrettim bu süreçte.

Bana hiçbir şey değişmediciler

eğer arkadaşlar arasında ilgi çekmek için ya da üzerindeki “o zaten yazılımcı” etiketini kabullenmiş güruhun içinde değilseniz, muhtemelen daha önceden de ofis bağımsız çalışma kültürünü tatmışsınızdır diye düşünüyorum. Ki zaten neden ‘remote’ kelimesini ‘evden çalışma’ olarak kullanmadığımı da anlamışsınızdır.

Yine de bize hiçbir şey değişmedi değil ne yazık ki. Sırf başlığın altı dolsun, bu kadar mıydı denmesin diye kalan kısmı kamu spotu gibi “çıkmayın, etmeyin” serzenişleri ile doldurmayacağım.

Umuyorum ki evden çalışmaya değil, ofis bağımsız çalışmaya devam ettiğimiz günler geri gelecektir.

İlk kez evden çalışıyorumcular

benim için bu tayfa çok kritik bir önem taşıyor. Kendimi bir ‘remote mentor’ olarak görüp şunları yapmalısınız diye saydırmaya başlayacağımdan değil, nedeni bambaşka. Sadece bir temennim var:

Lütfen şimdiye kadar böyle çalışmayı sevmiş olun.

Çünkü zaten duyarlı vatandaşlar olarak kendinizi karantinaya almanız ile evden çalışıyor olmanızın hiçbir ilgisi olmadığının farkındasınızdır ve her şeyin normale döndüğü günler başladığında istediğiniz zaman ofis bağımsız çalışma özgürlüğüne sahip olmayı hayal ediyorsunuzdur.

Sizin için en iyi çalışma ortamını patronunuz, şirketiniz ya da herhangi bir influencer bilmiyor ama bence “ofise gitmeden çalışamıyorum”, “evde dikkatim sürekli dağılıyor”, “sürekli evi temizleyesim geliyor” gibi bahaneleriniz varsa yaptığınız işi de bir sorgulamanızda fayda var. (buraya linç gelir umarım)

Bu hissi daha fazla hatırlayamadığım için bu bölüm bitiyor burada.

Çalışma saatini düzenleyemeyenler

bu konu daha çok ikinci güruhu ilgilendiriyor gibi, evden çalışma oranlarının artmasıyla amerika ve avrupa’da mesai saatlerinin artığını biliyoruz zaten. Her ne kadar “biz onlardan farklıyız” da olsa yaşadığımız ülke (türkiye) için de benzer bir durum geçerlidir diye düşünüyorum.

Bir vpn firmasının sunucularındaki aktivitenin değişim analizine göre amerika’da ortalama çalışma saati üç saat ve başlıca avrupa ülkelerinde de iki saat artış göstermiş.

Ülkemize ait bir veri paylaşılmışsa da ben bulamamış olduğumdan kendi fikrimi belirteceğim. Bizde de bir artış olmuştur geri kalamayız.

Bunu yazılım sektöründe tecrübe ettiğim bakış açısına göre iki nedene dayandırıyorum; organizasyonun çalışanlarının ne kadar çalıştığını gözlemleyememesi/ölçümleyememesi ve evinden çalışma sürecine henüz ayak uyduramayıp istemsiz fazla mesai yapan çalışanlar.

En alt seviyede bir şirket, çalışanlarının ne kadar çalıştığını ofise giriş süreleri olarak hesaplıyor. Sabah kaçta kart okutuldu akşam kaçta okutuldu?

Fakat bizim sektörde biliyorsunuz artık çoğumuz AGILE’ız. Bu nedenle bütün scrum ekipleri zaten kendi zamanlarını yönetiyor ve düzenli olarak bir çıktı sunuyor, ayrıca elimizde pandemi öncesi verimliliğimizi gösteren bir velocity grafiği mevcut zaten, o zaman eve kapanıp çalışmaya devam etmemiz durumunda verimliliğimizin değişimini yeni düzende çıkartığımız grafiklere bakarak ölçümlemeye devam edebiliriz.

Ama mesai saati eşit değildir verimlilik.

Yani bunun yazılım sektörünün çalışma kültüründe bir aydınlanış ve farkındalık önemi olmasıyla birlikte bir geçiş ve alışma dönemi olduğunu da unutmadığınızı biliyorum.

Şu anda eski çalışma düzeninizde efor verdiğiniz bir işi bitirene kadar evde bilgisayarınızın başında geceleri görmeniz ve haftasonları yeniden başına oturup -bunu sizin gibi yapıp yapmadığını bilmediğiniz halde- çalışma arkadaşlarınıza bunu yaptığınızı dolaylı ya da direkt olarak göstermeniz çok alışagelir bir durum.

Ve muhtemel kurumsal ceo/cto/patron/yönetici/lider sizi bunu yapmamanız konusunda durdurmuyor ve hatta uyarmıyor, çünkü neden yapsın?

Ekibinin gerektiğinde çok çalıştığını ve bundan hiç rahatsız olmadığının övgüsünde açıkça bulunanlarla, ve hatta dahil olduğunuzda çok çalışmayı sizin de seveneceğinizi savunanlarla dolu bir habitat kurumsal.

Çünkü herkes aslında çok çalışırken yeni bir şeyler öğreniyor ve onun şevkiyle daha çok çalışıyor? Aynen, tek sebebi bu.

Kendini karantinaya aldığı için evdeyken çok çalışmanın bu süreci atlatmasında çok yararlı olduğunu düşünenler de vardır mutlaka, sizi gönülden tebrik ediyor ve kıskanıyorum.

Buraları çok hızlı yazdım o yüzden artık toparlayamıyorum. Bitti bu başlık.

bonus: yazılımcı al sat yapan yeni nesil hr tüccarları

yanlış anlaşılma olmasın bu başlık sadece yazılım sektörü üzerine yoğunlaşmış insan kaynakları çalışanları için bir alternatif isim önerisi değil. Aynı zamanda içeriye yazılım ekiplerini yeni kuran firmaların ceo/cto/proje yöneticilerini de kapsıyor.

Yanlış düşünmüyorsam temelde dolaylı ya da direkt olarak çıktısı yazılım olan bir organizasyonun kaynak ihtiyacının karşılanması var. Bu ihtiyacı karşılamak ya direkt olarak organizasyonun bir çalışanına ya da bu konuda danışman hizmeti veren başka bir organizasyona düşüyor.

Çok tanımlayıcı gereksiz bir kısım olmaya başladı burası o nedenle sadede geleceğim. Bu tüccarlar artık aradıkları pozisyonun gerekliliklerini bilinçli ya da bilinçsiz olarak karıştırır duruma gelmiştir.

Eski iş arkadaşlarımla birlikte bu karışıklıkla dalga geçmeyi çok seviyoruz ve şöyle ilanlarla karşılaşıp birbirimizle paylaşıyoruz, bu bir Android Developer ilanı:

storyboard? autolayout?? android???

Yine eski bir iş arkadaşımın paylaştığı ve yüzlerce örneği olduğuna emin olduğum başka bir konuşma eklemek istiyorum buraya çünkü neden eklemeyeyim çok komik. Özel isimleri karartıyorum ki bu zor zamanlarda bir de başka dertlerle uğraşmayayım.

json yazmak?
herhalde REST demek istiyor, asla öğrenemeyeceğiz

Tek başına Android yazan arkadaşlar bir anlam ifade etmiyorsunuz, gidin JSON yazmayı öğrenin.

Umarım bu tüccarlar bir gün kimi ne sebeple aradıklarını önceden öğrenerek hareket etmeye başlar, çünkü yazılımcılar olarak bu al-sat kültürünün farkındayız.

Bonusu burada bitirip asıl konu hakkındaki düşüncemi bir cümleyle belirterek bitirmek istiyorum.

muhtemelen hala evinde kot gömlek çalışmaya devam eden eski kafalar yüzünden bunlar bittiğinde ofise dönmek zorunda kalacağız.

Okuduğunuz için çok teşekkürler.

Yazıya düzgün bir başlık bulmamdan başlayıp içeriğin hafifletilmesine kadar ki kısımda çok değerli yorumlarda bulunan Bengi Bozdağ, Kaan Erdemir ve Kürşat Bayhan’a teşekkürler.

Ben kimim?

--

--